Bu hafta sonu İstanbul’da uzun zamandır görüşemediğim eski dostlarımla görüştüm, belki de bu sebepledir ki arkadaşlık üzerine yazmak istedim. Dünyanın bir ucunda da olsalar, çoğuyla artık farklı şehirlerde yaşıyor da olsak, yaşam koşulları git gide görüşme sıklığımızı haince engellese de eski dostlarla o mesafeler hiç yok gibidir. Sanki en son dün görüşmüşüz hissinin, onların yanında her halinle kendin olabilmenin, uzun uzun geçmiş günleri yad etmenin bana verdiği güven, huzur ve mutluluğu hiçbir şeyle değişmem.
Ergen, şehir, ülke değiştirmiş, sosyal anksiyetesi olan, insanlarla ilişki kurmakta zorluk yaşayan danışanlarımla çalışırken de sık sık arkadaşlık konusu ön plana çıkar. Malum insanoğlu sosyal yaradılışlı, en önemli yaşam desteklerimizden birisi sosyal çevremiz ve arkadaşlarımız. Bununla birlikte hem yurtiçi, yurtdışı göçlerin artması, hem öğrencilerin benim okul yıllarıma kıyasla fazlaca okul/sınıf değiştirmesi (ve birçok güzel arkadaşlığın daha yeşeremeden solup gitmesi) ve yüz yüze kaliteli zamanların yerini daha çok sanal ilişkilere bırakması sebebiyle bu en önemli kaynağımız arkadaşlık bağları ciddi zarar görüyor bence.
Peki arkadaş edinmek nasıl bir süreç? Birileriyle çeşitli ortamlarda tanıştık, peki ondan sonraki adım nedir? Onu iyice tanıyıp hayatımızın içine ne zaman alırız? Maalesef bu çok önemli yaşam becerisi için bir kullanım klavuzu yok, keşke olsaydı, hayat çok daha kolay olurdu. Üniversitede sosyal psikoloji dersimizde bir ilişkinin gelişmesi ve derinleşmesi için 2 faktörün önemli olduğunu öğrenmiştik; benzerlik ve fiziksel yakınlık. Berkeley Üniversitesi Greater Good Bilim Merkezi Dergisi editörü Kira M. Newman da bu konu ile ilgili yapılan bir araştırmayı paylaşmış. Bakalım araştırma ne diyor?
Her ne kadar arkadaş edinmenin bir kullanım klavuzu yok dediysek de Kansas Üniversitesinden araştırmacı Jeffrey A. Hall Sosyal ve Kişisel İlişkiler Dergisinde (Journal of Social and Personal Relationships) yayınlanan araştırmasında arkadaş edinme sürecinin ince noktalarını gözler önüne sermiş:
‘Bir tanıdığı’ ‘arkadaşa’ dönüştürmek için kaç saat gerekir diye merak etmişler. Hall, 112 üniversite öğrencisine, okula yeni başladıkları andan itibaren 9 hafta boyunca her 3 haftada bir arkadaşlıkları ile ilgili ölçekler vermiş. Ayrıca son 6 ayda yeni bir şehre taşınan 355 yetişkin Amerikalıya da tek seferlik bir ölçek verip arkadaşlıklarını değerlendirmiş. Tüm bu ölçeklerde katılımcılar yeni tanıştıkları bir iki kişiyi seçip onunla ilişkilerini değerlendirmiş; birlikte ne kadar zaman geçirdikleri, birlikte neler yaptıkları, ilişkinin yakınlık derecesi (duygusal olarak ne kadar yakın ve bağlı hissettikleri ve arkadaşlarının özgün kişisel özelliklerini ne kadar sevdikleri).
Çıkan sonuç şaşırtıcı değil elbet, iki kişi birlikte ne kadar çok zaman zaman geçirirse, ilişkileri o kadar yakınlaşıyor. Bu analizler sayesinde Hall farklı arkadaşlık seviyelerinin oluşması için ne kadar saat gerektiğini ortaya çıkarmış:
• Bir tanıdığı günlük arkadaşa çevirmek için öğrenciler 43, yetişkinler 93 saat geçirmiş birlikte.
• Bir günlük arkadaşı iyi arkadaşa çevirmek için ise öğrenciler 57 saat, yetişkinler ortalama 164 saat birlikte geçirmiş.
• Öğrenciler için bu iyi arkadaş birlikte 119 saat geçirince yakın arkadaş yani dosta dönüşmüş, yetişkinler için ise bunun için ekstra 100 saat daha yani birlikte 219 saat geçirilmiş.
Hall diyor ki, herkes arkadaşı olsun ister ama onları arkadaş ‘yapmadan’ olmaz. Arkadaş yapmak gördüğümüz gibi epey bir zaman ve emek istiyor.
Peki neden yetişkinler öğrencilerden çok daha fazla zaman harcıyor arkadaş edinmek için? Hall’a göre bunun bir sebebi öğrencilik hayatının bu süreci daha kolaylaştırıcı bir etkisinin olması, yakın yaşamak, birlikte sıkça derslere girmek, ortak aktivitelere katılmak ve bir de öğrenciler arkadaşlıklarının yakınlık derecesini olduğundan fazla değerlendiriyor olabilir.
Tabi yakınlığı arttıran tek etken geçirilen zaman değil, bunun yanında bu zamanın nasıl geçirildiği de önemli araştırmalara göre. İletişim, konuşmak önemli bir faktör fakat ne konuştuğumuz da… Bazı şeyleri konuşmak aradaki sıkı fıkılığı besliyor; hayatlarında neler olup bittiğini anlatmak, espri yapıp birlikte gülmek, ciddi ve kişi için önemli konulardan bahsetmek ve de en önemlisi sevgi, ilgi ve şefkat göstermek. Sadece havadan sudan bahseden (günlük konular, müzik, spor vb) öğrenci arkadaşların uzun vadede birbirlerinden uzaklaşma eğiliminde olduğu görülmüş.
Bana göre de yukarıdaki bulgularla paralel bir konu çok önemli; iç dünyasını (kırılganlığı ve samimiyetiyle) karşındakine açmak, yargılanmadan kabul görmek ve sevilmek. Bir kişi ile bunu oluşturabildiğimizde aradaki güven, yakınlık ve bağ çok daha derin oluyor. Ve bunun için çok uzun saatler de geçirmemiz gerekmiyor. Mesleğimiz icabı bu açıdan şanslı olduğumuzu düşünüyorum, aldığımız bazı deneyimsel eğitimlerde çok kısa sürede yeni de tanısak birlikte olduğumuz gruba veya arkadaşımıza çok kısa sürede ruhumuzu açıveririz. Birkaç hafta da geçirsek sanki kırk yıldır tanıyor gibi derinleşiverir birden ilişkiler, aradaki bağlar… Ya da hayatımıza yeni giren bazı insanlarla da aynı deneyimi yaşarız bazen eğer kendimizi açma güvenini yakalayabilirsek. Belli bir yaştan sonra yakın arkadaş olmaz der kimileri, kesinlikle katılmıyorum. Yaşamın ve mesleğimin bana getirdiği böyle yakın arkadaşlıklar için de çok minnettarım.
Sonuç olarak, tüm bu çalışmalar arkadaşlığın emek ve yatırım istediğinin altını çiziyor. Sizin için önemli olan kişilere yapın yatırımınızı, onlarla daha çok vakit geçirin. Özellikle boş zamanları birlikte geçirmek, birlikte keyif almak önemli ve geleceğe yapılan en önemli yatırım.
Uzm. Psk. Çift ve Aile Terapisti Şirin Atçeken