Hem dünya genelinde, hem de yakın coğrafyamızda çok fırtınalı bir dönemden geçiyoruz. Savaş, terör, şiddet ve karmaşa adeta günlük hayatımızın bir parçası oldu. Kendimizi sık sık korku, paranoya, endişe ve yoğun stres içinde buluyoruz. Istikrarsızlık, belirsizlik ve yaşadığımız duygusal zorluğun kafa karışıklığı içerisinde dengede kalmaya çalışıyoruz…Ama çoğu zaman bunu başaramıyoruz.
Travma; çoğunlukla aniden gelişen, kişinin başa çıkma becerilerini zorlayan, dehşet, kaygı ve panik yaratan, yaşamımızdaki uyumu etkileyen (kısa ve uzun süreli), kişinin anlamlandırma ve olağan davranış süreçlerini alt üst eden olaylardır. Travma, hem bedenimize, hem duygusal ve psikolojik dünyamıza, hem de inanç sistemimize bir tehdittir. Özellikle son aylarda yaşanan terör ve şiddet olayları sebebiyle hepimiz ciddi bir şekilde travmatize olmuş durumdayız. Zaten terör saldırılarının amacı da insanların içine yoğun bir korku, panik duygusu salarak kendisini her an bunun hedefi olabilirmiş gibi hissetmelerini sağlamaktır. Terör olayları belirsizlik içerir, ne zaman, nerede ve nasıl bir saldırı olacağını bilemeyiz ve bu sebeple de her an tetikte olmak zorunda hissederiz. Temel güvenlik duygumuz yerle bir olur. Terörizm çok güçlü bir psikolojik algı yönetimidir ve iç dünyamızı sarsar. Bunu yaşamak için illa bizzat deneyimlemiş olmamız gerekmiyor, şiddeti yaşamış bir tanıdığımızdan dinlemek veya medyada/sosyal medyada takip etmek bile bizi tahmin ettiğimizden de fazla travmatize edebilir.
Kriz dönemlerinde aşağıdaki stres tepkilerini gösteririz:
- Karmaşık duygular (Yoğun bir endişe, korku ve çaresizlik duygusu, öfke, suçluluk, karamsarlık, panik gibi),
- Bize endişelendiğimiz durumu hatırlatan kişi, yer ve durumlardan kaçınma,
- İçimize kapanıp hiç konuşmama veya devamlı durum hakkında konuşmak isteme,
- Yaptığımız işlere dikkatimizi vermekte ve karar almakta zorlanma, net düşünememe,
- Unutkanlık ve dalgınlık,
- Yaşadığımız veya gördüğümüz olayı yeniden yaşıyormuş gibi olma, aniden zihnimize görüntülerin gelmesi ve kabuslar görme,
- Tedirginlik, aşırı uyarılma, tetikte olma ve dikkat hali, yerinde duramama, dış uyaranlara karşı aşırı duyarlı olma ve bir türlü güvende hissedememe,
- Eskiye göre daha sinirli, gergin ve yargılayıcı olma,
- Yoğun stresten dolayı bedensel belirtiler gösterme (Baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, yüksek tansiyon gibi)
- Iştahta belirgin bir artış veya azalma,
- Uyku problemleri yaşama,
- Kronik yorgunluk,
- İnsanlardan uzaklaşma isteği ve genel ilgi halinde azalma,
- Alkol ve madde kullanımında artış,
- Donukluk, hissizlik hali,
- İş, evlilik, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde sorunlar yaşama,
- Gelecekle ilgili plan yapamama ve umutsuzluk hali.
Etrafımızda çok fazla olay oluyor, dışarı çıkmaya korkuyoruz, günlük rutinlerimizi değiştirme eğilimi içindeyiz fakat hayat devam ediyor. Her an bunları düşünerek hem yaşamımızı akışında sürdürüp, kendimize ve çevremizdekilere karşı sorumluluklarımızı devam ettiremeyiz hem de terör örgütlerinin tam da istediği şeyi yaparak bu şiddet ve korku dalgasının devam ettirilmesine katkıda bulunuyor oluruz. Unutmayalım ki korku korkuyu besler. Asıl ihtiyacımız olan bu değil; huzurlu, dingin ve umutlu olmalıyız ki bireysel ve kolektif/toplumsal bilinçaltımızda yeşillenen tohum bu olsun. Fırtınadan güçlü çıkabilmek, çok daha olumlu bir gelecek vizyonu oluşturabilmek ve mücadele edebilmek için gemi ekipmanımızın (zihnimiz ve bedenimiz) sağlam ve bakımlı olması çok önemlidir.
Terörizmle ve yaşanan kriz zamanlarıyla daha iyi başa çıkabilmek ve içsel dengemizi sağlayabilmek için bunları elinizden geldiğince yapıyor olmanız çok önemli:
- Medya/ sosyal medya kullanımınızı kısıtlayın. Paylaşılan rahatsız edici görüntülere bakmayın (Unutmayın ki bu görüntüler uzun süre zihninizden gitmeyip uykularınızı kaçırabilir, sizi kendiniz yaşamışcasına travmatize edebilir). Kendinizi daha kırılgan ve hassas hissettiğiniz günlerde ve gece yatmadan haberleri seyretmeyin ve okumayın. Özellikle çocuklarınızın yanında bu konuları konuşmayın ve stres yaratabilecek haberleri seyrettirmeyin.
- Resmi makamların uyarılarını elbette dikkate alın ama günlük rutinlerinizi olabildiğince devam ettirmeye çalışın. Yaşamınızı normalleştirdikçe daha normal hissedersiniz. Endişe ile birlikte günlük aktivitelerinizi kısıtlayıp yaşam alanınızı daraltmayın. Kaçınmak endişe ve korkuyu büyütür, yüzleşmek ise azaltır ve tabloyu daha gerçekçi görmemize yardımcı olur. Araştırmalar gösteriyor ki korku sarmalı içerisinde olmak çevremizdeki riskleri normalde olduğundan çok daha fazla algılamamıza neden oluyor. Bir araba kazasında veya hastalıktan ölme riskimiz, terör saldırısında ölme riskimizden çok daha fazla.
- Bir süreliğine hayatınızı sadeleştirin, taşıyabileceğinizden fazla sorumluluk almayın, kendinize daha fazla zaman ayırın, iş ve özel yaşamınız arasında bir denge kurun ve istemediğiniz konularda ‘hayır’ demeye çalışın.
- Kendinizi endişeli veya stresli hissettiğinizde yavaş ve derin nefesler alın. Nefesinize odaklanmak sizi ‘şimdi ve burada’ olmaya getirecek ve beyninize ‘rahatla’ sinyali verecektir. ’Şimdiki an’da güvende olduğunuzu hatırlayın. Yaptığınız birçok şeyi 5 duyunuzla hissederek ve farkındalıkla gerçekleştirmeye çalışın (mindfulness); mesela yemek yerken, yürürken, duş alırken. Böylece anınızın daha fazla tadını çıkarır ve zihninizin gelecekle ilgili korkular üretmesine izin vermemiş olursunuz.
- Kriz dönemlerinde ani ve radikal kararlar almamaya çalışın. Kriz dönemleri elimizde olmadan yoğun duygular tarafından yönlendiriliyor oluruz ve mantıklı düşünemeyiz. Daha sonra pişman olacağımız kararlar alabiliriz. Vereceğiniz kararları mantık çerçevesinde değerlendirecek ruh halinde olduğunuzda harekete geçirin.
- Zor zamanlarda en iyi gelen şeylerden biri insanlarla kurduğunuz sevgi dolu ve güvenli bağdır. Sevdiğiniz insanlarla daha fazla zaman geçirin, kendinizi sosyal ilişkilerinizden geri çekmeyin. Onlardan destek ve yardım istemekten çekinmeyin. Etrafınızdaki iyilikleri görmeye çalışın, insanlığa olan inancınızı kaybetmeyin.
- Elinizden geldiğince gönüllü yardım faaliyetlerinde bulunun. Yardım etmek ve sosyal projelerde görev almak hem ruhumuza iyi gelir, hem de sürekli şikayet edip bizi hiçbir şey yapmama halinden çıkararak çaresizlik duygusuyla daha iyi baş edebilmemize yardımcı olur.
- İçinde bulunduğunuz durumun yarattığı duyguları fark edin ve sevdiklerinizle mutlaka paylaşın. İçinizde tutmayın.
- Zihninize ve bedeninize iyi bakın. Sağlıklı beslenin, alkol ve madde kullanımından kaçınmaya çalışın, egzersiz yapın ve uyku düzeninizi bozmamaya çalışın. Meditasyon, yoga, tai-chi, doğada yürüyüş yapmak, toprakla uğraşmak, oyun oynamak, masaj gibi sinir sisteminizi sakinleştiren aktivitelere ağırlık verin.
- Eğer tüm bunları yapmanıza rağmen yukarıdaki stres tepkilerini göstermeye devam ediyorsanız mutlaka psikoloji alanında çalışan bir uzmandan destek alın.
Şirin Hacıömeroğlu ATÇEKEN
Uzm. Psk- Çift ve Aile Terapisti // Salt Psikoloji Kurucu Ortağı